Sağlık Turizminde Güçlü Bir Marka Nasıl Oluşturulur?

sağlık turizminde güçlü bir marka oluşturmak

Sağlık turizminde güçlü bir marka oluşturmak, uzun soluklu ve çok kapsamlı bir çalışma yapmayı gerektiriyor. Pek çok süreç planlamak ve uygulamak zor gibi gözükse de, hazırladığımız bu rehberi kullanarak güçlü bir marka olma yolunda daha sağlam adımlar atabilirsiniz.

Bu rehberde önce markayı, neden önemli olduğunu öğrenecek, daha sonra da markayı nasıl oluşturmamız gerektiğini ve hata yapmamak için nelerden kaçınmamız gerektiğini inceleyeceğiz.

1. Marka Nedir? Neden Önemlidir?

Marka, bir ürünü veya hizmeti tanımlayan, onun rakiplerinden ayırt edilebilmesini sağlayan yazı, görsel, işaret ve semboller, veya bunların birleşimidir. Marka sayesinde insanların aklına karmaşık ürün, hizmet ya da süreçlerin yerine bir isim veya sembol yerleşir.

Kısaca marka, insanların herhangi bir şey hakkında hissettiklerinin bir bütünüdür. İnsanların aklında kalan bazen bir kelime, bazen de bir fikir veya bir semboldür. Bu tanımdan yola çıkarak her kurum, işletme ve hatta insan bir markadır. Hepsi diğer insanların aklında bir kelime veya fikir ile yer alır.

Peki, marka neden önemli? Hepimiz, her gün bilgi yığınları ile adeta bombalanıyoruz. Sosyal medyada, yürüdüğümüz caddelerde, televizyonda izlediğimiz reklamlarda sürekli yeni ürün ve hizmetler ile karşılaşıyoruz. Ancak bir insanın hafızası bu kadar bilgiyi içerisinde karıştırmadan tutabilecek bir kapasiteye sahip değil. Bundan dolayı, insanlar bu bilgileri gerektiğinde unutmayı seçiyor, bazen de çeşitli kısaltmalar ile aklımızın bir köşesine yerleştiriyoruz. Örneğin, Mercedes-Benz marka araç modellerinin tamamını aklımızda tutamıyoruz. Ancak Mercedes-Benz ile ilgili bir fikir veya konsept pek çok insanın aklında yer etmiş durumda. Aynı şekilde Volvo marka araçların tamamını bilen insan sayısı oldukça az. Ancak otomobillerle ilgili çok kısıtlı bilgiye sahip insanların bile Volvo denince aklına güvenlik geliyor.

İşte bu durum, markanın önemini ortaya çıkarıyor. Ürün veya hizmet üreticileri, yaptıkları hizmetleri detaylı şekilde anlatmak yerine, bunları bir konseptin üzerine inşa ediyor. Bu sayede kapasitesinin bir sınırı olan insan beyni de konseptleri daha kolay hatırlıyor. Sonuç olarak ürün ve hizmetler insanlara ulaşabiliyor.

Bir markaya sahip olmanın insanların hafızasında yer etmenin yanında pek çok faydası var. Gelin bu faydaları inceleyelim:

Marka, Bir İşletmenin Değerini Artırır

Bir işletmenin değeri, yalnızca elde ettiği gelir ile ölçülmez. Örneğin bir markanın bir mesajı ileterek kitleleri etkileme gücü, bir değerdir. Bir marka olan işletmeler, başka sektörlerdeki işletmeler ile birlikte çalışmalar yaparak çeşitli mesajları kitlelere aktarabilir. Bu sayede hem mesajı iletmek isteyen işletmeler kazanır, hem de bahsi geçen işletme yeni müşteriler kazanır. Yani, markanın sosyal değeri artmış olur.

Bunun yanında, güçlü bir marka olmak müşterilerin o markaya ödemeye razı olduğu fiyat limitini yukarıya taşır. Bu sayede pek çok marka en kaliteli ürünlere sahip olmamasına rağmen ürünlerine yüksek fiyattan alıcılar bulur. Bu duruma Mercedes-Benz örnek olarak verilebilir. Mercedes-Benz, sektördeki en kaliteli araçlara sahip midir? Belki. Ancak insanların aklında yer ettiği “prestij” algısı ile en yakın rakiplerinden daha yüksek fiyatlara araçlarına alıcı bulur.

Marka, Yeni Müşteriler Elde Edilmesine Yardımcı Olur

Bir marka, insanlara bir konsept, bir hikaye veya bir fikir aktarır. Bu fikir, konsept veya hikaye beğenildiğinde ise ağızdan ağıza yayılmaya başlar. Böylelikle yüksek bütçeli reklamlara ihtiyaç duymadan geniş kitlelere ulaşılabilir. Bundan dolayı, güçlü bir marka yalnızca iyi bir anlatım ve markalaşma süreci ile yeni müşteriler kazanabilir. Bu sayede, doğal olarak işletmenin gelirleri artar. Yani markanın piyasa değeri ve finansal değeri de yükseltilmiş olur.

Marka, Çalışanların Tatminini Artırır

Bir işletme, iyi bir marka imajı sayesinde çalışanların inanılmaz bir tatmin yaşamalarını sağlar. Sosyal ortamlarda pek çok tanışmanın ilk sorularından biri, kişilerin çalıştığı yerlerdir. Eğer çalışılan yerin güçlü bir marka imajı var ise, örneğin Microsoft, çalışan kişi bunu aktarırken gurur duyar, bu durum da iş tatmininin artmasını sağlar.

Markanın bu noktada bir diğer etkisi, bir şirket kültürü oluşturmasıdır. Markalaşma sürecinde sahiplenilen marka değerleri, eninde sonunda şirketin bir kültürü haline gelir. Sağlam bir şirket kültürüne sahip şirketlerde çalışan insanlar bu kültür sayesinde çalıştıkları kuruma daha çok bağlılık hisseder. Her ne kadar iş hayatında verilen kararların rasyonel fikirlerin üzerine oturtulması gerekse de, durum aslında tamamen farklıdır. Pek çok insanın verdiği kararlarda duygularının etkisi büyüktür. Bundan dolayı şirkete duyulan bağlılık çalışanların yaptıkları işi sahiplenmelerini sağlayacak ve şirketin başarısını doğrudan artıracaktır.

2. Markalaşma Nedir? Markalaşma Süreçleri Neleri İçerir?

Markanın önemini ve bir işletmeye getireceği faydaları artık biliyoruz. Peki, bir marka inşa etme süreci neleri içeriyor? Markalaşma, yani marka inşa süreci, kapsamlı bir çalışmayı gerektirir. Her ne kadar bir marka yalnızca bir isim ve sembolden oluşuyor gibi gözükse de, aslında bir markayı oluşturan bileşenler bundan çok daha fazlasıdır.

Markalaşma süreci marka ile ilgili pek çok ögenin hazırlanmasının yanı sıra ayrıca bir işletmenin diğer parçalarını da düşünmeyi gerektirir. Pek çok işletme ise bünyesinde bir “Marka” departmanı barındırır. Halbuki, bir işletmenin tüm çalışanları markaya katkıda bulunur ve markalaşma sürecinde aktif rol oynar.

En basit tanımı ile, markalaşma, bir markanın nasıl algılandığını şekillendirme sürecidir. Bu süreç sonu olan bir süreç değildir. Marka yaşadıkça değişerek ve gelişerek devam etmelidir.

Başarılı ve kapsamlı bir markalaşma süreci aşağıdaki gibi 10 aşamada incelenebilir.

Marka ile İş Modeli Uyumu

İyi bir markalaşmanın bir işletmeyi yükseklere taşıyacağını biliyoruz. Peki, nasıl bir işletmeye sahip olmak istiyoruz? Doğru bir marka oluşturmak, doğru bir kitleye doğru bir mesaj verebilmek için markalaşma sürecine başlamadan önce bir iş modeli oluşturulmalıdır. Bir iş modeli, bir işletmenin müşterilerine sağlayacağı faydalardan tutun da, hangi kaynakları nasıl kullanacağına kadar pek çok sürecin nasıl işleyeceğini içerir. Bunlar belirlendikten sonra yapılacak doğru bir markalaşma çalışması, bir işi istediğimiz noktaya taşımaya yardımcı olacaktır.

Kime Hizmet Vereceğiz?

Eğer işletmenin kime hizmet vereceğini sorduklarında verdiğiniz cevap “Herkese” ise, tekrardan düşünmenizi öneriyoruz. Örneğin sağlık turizmi gibi niş alanlarda hedef kitlenin belirlenmesi ve analizi marka oluşturma sürecinin sağlam bir temele oturtulmasına yardımcı olur. Bunun en büyük sebebi ise markanın aslında bir mesaj olması. Vereceğimiz mesajın, karşı tarafın anlayabileceği, onları heyecanlandıracak ve onlarla aynı değerleri paylaştığımızı göstermesi mesajın istediğimiz işlevi yerine getirmesini sağlayacaktır.

Hizmet Vereceğimiz Kişileri Ne Kadar Tanıyoruz?

Hedef kitlemizi, yani kime hizmet vereceğimize karar verdikten sonra, bu kişileri öylesine iyi tanımalıyız ki, onların değerlerine, alışkanlıklarına ve kafa yapılarına en uygun markayı ve marka mesajını oluşturabilelim.

Konumlandırma

İşletmemizin neler yaptığını veya yapmak istediğini aşağı yukarı biliyoruz. Peki şu sorulara net cevaplar verebiliyor muyuz?

  • İşletmemi rakip işletmelerden ayıran özellik nedir?
  • Olası müşterilerim beni neden seçmeliler?
  • Müşterilerime neleri yapacağıma söz veriyorum? Bu sözleri gerçekten yerine getirebilecek altyapıya sahip miyim?

Eğer bu sorulara verilecek net cevaplarımız yoksa, iyi bir markalama süreci işletmemiz pek mümkün değil. Markalaşma sürecine başlamadan önce kendimizi ve markamızı konumlandırmamız, yani nasıl bir işletme olduğumuza, pazarda hangi konumda olduğumuza, neyin sözünü verdiğimize ve bu sözleri yerine getirip getiremeyeceğimize karar vermemiz gerekiyor.

Hangi Kanalları Kullanacağız?

Kime hitap edeceğimizi, insanlara ne gibi faydalar sağlayacağımızı ve iş modelimizi belirledikten sonraki aşama ise marka mesajımızı insanlara nasıl aktaracağımızın kararını vermek. Hepimizin bildiği gibi dijital dünyanın getirdiği olanaklardan en büyüğü iletişim kanallarının sayısındaki hızlı artış. Sosyal medya reklamları, arama motoru reklamları, forum siteleri, çöpçatan modeli olarak da bilinen tanıdık kişiler aracılığı ile müşteri bulma ve influencer yoluyla pazarlama gibi marka mesajını iletebileceğimiz sayısız yol mevcut. Bu noktada markamızın ve işletmemizin yapısına ve ayrıca hedef kitlemizin alışkanlıklarına göre çeşitli iletişim kanallarını belirlememiz gerekiyor.

Markamızın Bileşenleri

Her markanın bir ismi, logosu ve sloganı vardır. Konumlandırma ve hedef kitle analizleri yapıldıktan bu bileşenleri oluşturmak elzemdir. Dikkat edilecek nokta ise şu: İsim, slogan ve logo sizin için değil, müşterileriniz için. Bundan dolayı sizin duygularınıza hitap edecek değil, müşterilerinizi heyecanlandıracak ve mesajınızı aktarabilecek bileşenler seçmelisiniz.

Unutulmamalı ki, isim, logo ve slogan marka değildir. Bunlar yalnızca markanın bileşenleridir. Markanın bileşenleri, yalnızca markanın insanlara hissettireceği duygular için kullanılacak birer araçtır. Markaya hayat verecek ve canlı tutacak şey, markanın vermek istediği mesajı bizzat yaşamaktır. Bir işletmenin tüm çalışanları, hiyerarşik olarak en yukarıdan en aşağıya kadar herkes markanın bel kemiğidir. Markanın sahip olduğu değerleri yaşatacak olan da onlardır.

İçerik Pazarlaması Stratejisi

Başlıkta “Pazarlama Stratejisi” de diyebilirdik, ancak yapılan araştırmalardan anlıyoruz ki, içerik pazarlaması artık işletmeler için, özellikle sağlık turizmi yapan işletmeler için bir zorunluluk.

Kaliteli içerikler sizin konu hakkında bilgi sahibi olduğunuzu gösterir. Bu sayede olası müşteriler sizinle ilk defa karşılaştıklarında en azından alanınızda uzman olduğunuzu anlayabilirler. Bu da marka imajına doğrudan katkıda bulunur. Ayrıca sağlık gibi önemli bir konuda otorite olduğunuzu kanıtlar, bir nevi marka itibarınızı geliştirir. Unutmayın, bir markayı güçlü kılan etkenlerden ikisi görünürlük ve itibardır. Hedef kitle gözetilerek hazırlanmış kaliteli ve zengin içerikler markanın itibarını artırır ve dijital dünyadaki görünürlüğüne katkı sağlar.

Web Sitenizi İnşa Edin

İnternetin önemini bilmeyen yok. Peki böylesine önemli bir potansiyelden ne kadar faydalanıyoruz? Web siteniz, marka mesajınızı aktarmak ve olası müşterilerinizin zihninde yer edinebilmeniz için olmazsa olmazdır. Ayrıca Google gibi arama motorlarında vereceğiniz reklamlar ile markanızı daha da geniş kitlelere tanıtmanız mümkün.

Pazarlama İçin Ekstra Kaynaklar Oluşturun

Pazarlama ve marka birbirinden farklı şeyler gibi gözükse de aslında aynı amaca hizmet ederler. İki kavramın süreçlerinde de çok benzer olgular vardır. Bu sebeple pazarlama çalışmaları markaya, marka çalışmaları da pazarlamaya hizmet eder.

Pazarlama için oluşturulabilecek ekstra kaynaklardan biri sunduğunuz temel hizmetleri anlatan e-broşürlerdir. Bu broşürler sayesinde özellikle satış kısmında yaşanacak süreçleri kısaltabilirsiniz. Unutmayın, marka imajı aynı zamanda müşterilerin yaşadıkları deneyimler ile şekillenir.

Bunun yanında, hizmetleriniz ile ilgili videolar, vaka analizleri veya örnek müşteri görüşmeleri de yine hem hizmetlerinizi hem de marka imajınızı ve değerlerinizi anlatan kaynaklardır. Bu kaynaklar pazarlamaya ve marka imajına olumlu katkılar yaparken iş geliştirme süreçlerinizi gözden geçirmenize de yardımcı olur.

Uygulayın, Takip Edin ve Geliştirin

Uygulamadığınız sürece, ne kadar mükemmel bir markalaşma stratejisi oluşturduğunuzun pek bir önemi yok. Daha da garip olanı, böylesi durumlar tahmin edilenden çok çok fazla gerçekleşiyor.

Oluşturduğunuz stratejinin boşa gitmemesi için, uygulamaya bir an önce başlamanız gerekiyor. Ancak süreç bununla da sınırlı değil. Markalaşma süreci, aslında son noktası olan bir süreç değil. Aksine, işletme yaşadıkça, sürekli olarak devam eden, farklı stratejiler uygulanan, yeri geldiğinde temelden değişebilen bir süreç. Bundan dolayı bir stratejiyi yalnızca uygulamak değil, takip edip değerlendirebilmek de gerekiyor. Bu değerlendirmeler sonucunda ise gerekli aksiyonların alınması, bir markanın değişimlere uyum sağlamasını ve yanlışlarını düzelterek gelişmesini sağlıyor.

3. Sağlık Turizminde Markalaşma Nedir? Nasıl Yapılır?

Sağlık sektörü, diğer sektörlere göre daha riskli, karşılıklı güven gerektiren ve karar süreçleri endişe verici olan bir sektör.

Bundan belki 15-20 sene önce, sağlık sektöründe baskın olan taraf klinik ve hastaneler idi. Bunun en büyük sebepleri ise klinik ve hastane sayısının nispeten az olması ve internetin yaygın olmaması sebebi ile seçeneklerin ve bilgi yayılımının az olmasıydı.

Ancak geldiğimiz noktada bir tedavi almadan önce sayısız doktor, hastane ve kliniği internet üzerinden analiz edebiliyor ve kararlarımızı buna göre şekillendirebiliyoruz. Ayrıca seçeneklerimiz de adeta sınırsız. Sanki bir ayakkabı satın alır gibi pek çok seçeneği inceliyor ve karar sürecimizi dilediğimiz gibi yönetebiliyoruz.

Yani, sağlık sektöründe artık baskın olan taraf hastalar. Bu ne demek? Bundan sonra klinik, doktor ve hastaneler birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içerisinde.

Tüm bunların üzerine bir de sağlık hizmeti almanın verdiği endişe ve bu sektörün barındırdığı risklerin direkt olarak hayatımıza etki edecek olması bu sektörde bir iş yapmanın zorluğunu artırmakta.

Bu noktada sağlık turizmi için ekstra bir zorluk da söz konusu. Sağlık hizmeti sunmaya çalıştığımız kişiler, bizimle aynı dili konuşmayan, aynı alışkanlıklara sahip olmayan, farklı kültürlere ve değerlere sahip kişiler. Yani bu kişilerden sağlık gibi riskli bir konuda kendilerini başka bir ülkede yaşayan bir doktora emanet etmelerini bekliyoruz. Ayrıca transfer, konaklama ve turizm gibi konularda da bir hizmet sağlayacağımıza söz veriyoruz.

Kısacası, olası müşterilerimiz zor ve endişe verici bir karar süreci yaşıyorlar. Bu süreci daha kolay ve rahatlatıcı hale getirmek ise sağlık kuruluşlarının ve acentelerin görevi.

Bu endişeleri kaliteli bir hizmet vererek azaltabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü müşteriniz henüz sizi tanımıyor. Sizinle fiziksel olarak bile tanışmadı. Sağlık gibi riskli bir konuda tanımadığı pek çok kişiye güvenmesi gerekiyor. Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de bulunan Acıbadem, Liv ve Memorial gibi sağlık kuruluşları yalnızca isimleri ile bir güven duygusu verebiliyor. Peki bu hastaneler, Türkiye’deki en kaliteli hizmeti mi veriyor? Ya da bünyesinde bulunan doktorlar alanlarındaki en iyi doktorlar mı? Ancak pek çok insan yalnızca bu hastanelerin isimlerini duyarak sağlıklarını emanet etmekten çekinmiyorlar. İşte bu, markanın gücüdür. 

Peki, böyle bir marka imajına sahip olmayı nasıl başaracağız? Öncelikle şunu anlamamız gerek. Bir sağlık turisti, başka bir ülkeye sağlık hizmeti almak için gitmeye karar verirken ilk olarak gideceği ülkeyi seçiyor. Bu noktada öncelikle ülkenin bir markalaşma programı olması gerekiyor. Sağlık kuruluşlarının ve acentelerinin bu markalaşmaya yapacağı katkı ise kendi dijital varlıklarında sunacakları çeşitli sayfalar ile Türkiye’nin sağlık sistemindeki avantajlar, turizm imkanları ve çeşitli akreditasyonlar olabilir. Sağlık kuruluşlarının ve acentelerin ülke markalaşmasına etkileri küçük gibi gözükse de, aslında verdikleri hizmet kalitesi, kendi marka imajlarının güçlü olması ve verdikleri sözleri tutabilmeleri ülkenin marka değerini önemli ölçüde etkileyecektir.

Bir sağlık kuruluşu veya acentenin markalaşması için yapması gereken şeylerden ilki, bir iş modeli oluşturulmasıdır. İş modeli, müşteriler ile hangi kanallardan iletişim kurulacağından insan kaynaklarının nasıl yönetileceğine kadar geniş bir çerçevede bir işin nasıl başlatılacağı, nasıl yürütüleceği ve nasıl büyütüleceği konularında bir planlamayı içerir. Ayrıca markanın müşterilere ne anlatmak istediğini, işletmenin hastalarına ne sunduğunu ve hangi problemlerini çözdüğünü de net bir şekilde daha en baştan ortaya koyacaktır.

Markalaşma süreçlerinde dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da hangi ülkeye hizmet verileceğinin kararıdır. Bir ülkeye karar verilmeden önce pazar araştırmaları, sigorta sistemlerinin analizi, hedef ülkenin vatandaşlarının günlük yaşantıları ve alışkanlıkları, hedef ülkenin kültürü ve ayrıca sağlık sistemi detaylı bir şekilde araştırılmalıdır. Ancak bu araştırmalar yapıldıktan sonra kime hizmet verileceği ve nasıl bir yol izlenmesi gerektiği daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Sonraki aşama, bir marka mesajı oluşturmak ve bu mesajın hangi kanallardan iletileceğinin kararını vermektir. İnsanlara neyi ifade etmek istiyoruz? Markamız karşı tarafta hangi duyguları uyandırmalı? Marka mesajını sosyal medyadan mı, web reklamları üzerinden mi, yurtdışı bağlantılarını kullanarak mı aktarmak istiyoruz? Ayrıca marka mesajımızı destekleyecek bir hizmet sürecimiz var mı? Verdiğimiz sözleri tutabilecek miyiz? Sahip olduğumuzu iddia ettiğimiz değerlere uygun bir hizmet anlayışımız var mı? Tüm bu sorulara net cevapların verilmesi gerekiyor.

Bu sorulara cevap verdikten sonra sağlık sektöründeki marka imajını güçlendirecek bir diğer aşamaya geçiyoruz: İçerikler. Dijital veya fiziksel farketmeksizin oluşturacağımız içeriklerin insanların bizimle alakalı hissettiklerine etkisi çok büyük. İlk olarak, sağlık alanında sunacağımız içerikler, direkt olarak yaptığımız işi çok iyi bildiğimizi karşı tarafa açıklıyor. İkinci olarak, içeriklerimiz sayesinde sürekli göz önünde oluyoruz. Yani insanlar bizi unutmaya fırsat bulamıyor. Pek çok konuda akıllarına takılan soruları içeriklerimiz sayesinde cevaplayabiliyoruz. Bu sayede kendilerine muazzam bir değer de sunmuş oluyoruz. O an bizim müşterimiz olmasalar bile, akıllarında bir otorite olarak yer alabiliyoruz. İnsanları sürekli besleyecek ve onlarla etkileşim kurmamızı sağlayacak zengin içerikler güçlü bir marka oluşturma sürecindeki en önemli silahlarımızdan biri.

Özetlemek gerekirse, sağlık turizminde marka olmak, aslında müşterilerin aklındaki soruları en hızlı ve etkili şekilde cevaplamak, onlara ilk tanıştığımız andan itibaren pürüzsüz bir süreç sunabilmek ve bunun yanında hizmetimizi bir değer zeminine oturtmaktan ibaret. Süreç karmaşık gibi gözükebilir, ancak sağlık turizmi eğitiminde bulabileceğiniz değerli öneriler ile markalaşma sürecini işinizi büyütmek ve kitlelere isminizi duyurabilmek için kullanabilirsiniz.

4. Sağlık Turizminde Güçlü Bir Marka Oluştururken Çıkabilecek Sorunlar

Marka oluşturma süreci, yukarıda da bahsettiğimiz gibi hiç bitmeyen ve sürekli gelişip değişen bir süreç. Bu uzun ve çetrefilli yolda tabii ki çeşitli zorluklar ve riskler de mevcut. Sağlık turizmi, pek çok farklı disiplinin bir araya geldiği ve birbirinden tamamen farklı pek çok sektörü birleştirdiği için, bu sektörde marka oluştururken ortaya çıkabilecek sorunlar da çok ve çeşitli. Bu risklerin bazıları sağlık kurumları tarafından engellenemese de, pek çoğu için önceden önlem alıp buna göre hareket etmek faydalı olacaktır. Olası riskleri şöyle sıralayabiliriz.

  • Ülkenin siyasi durumu
  • Malpraktis vakalarının yaşanması
  • Markalama sürecinde hedef ülkenin yapısından bağımsız hamleler
  • Hizmet sektörüne yakışmayan, hasta ihtiyaçlarının dikkate alınmadığı tutumlar
  • Günü kurtarmak adına ucuz ve kalitesiz hizmet verip ülke imajını zedeleyen kurumlar
  • Ülkenin kendi içerisinde yaşadığı siyasi ve kültürel sorunlar
  • Sağlık kuruluşunun ve hastanın konakladığı otelin konumunun getirebileceği sıkıntılar

Görüldüğü üzere, bu risklerin tamamı sağlık kuruluşları tarafından engellenebilecek riskler değil. Ancak bu etkenlerden en çok gerçekleşenler genellikle sağlık kuruluşu ve acentelerin kapsamlı bir çalışma ile engel olabilecekleri etkenler. Bu risklerin anlaşılması ve markalaşma sürecinin buna göre yapılması yalnızca kendi kurumumuzun itibarını değil, uzun vadede ülkemizin itibarını da güçlendirecektir.

Kaynakça

Sağlık Turizmi Blog

Ücretsiz Sağlık Turizmi Danışmanlığı

360° Sağlık Turizmi Danışmanlığı

Sağlık turizminde size ve markanıza destek olmak için buradayız.

Formu Doldurun, Sizi Arayalım!